Şizofrenik eğilimler gösteren, zeka seviyesi hayli yüksek bir akademisyenin FBI’a yardımcı olmasını anlatan “Perception”, suç dosyaları türüne zihin oyunlarını katıyor. “Perception” dizisi, ‘gerçeklik nedir?’ sorusuyla başlıyor. Şizofrenik eğilimler gösteren, beyninin farklı çalışmasını işi açısından bir avantaja dönüştüren başarılı araştırmacı Dr. Daniel Pierce sınıfındaki öğrencilerine yöneltiyor bu soruyu. Tabii ki bu sorunun cevabı insanlık tarihinin başından beri tartışılıyor. Felsefesini veya sanatını bu soru(n) üzerine kuran sayısız sanatçı ve düşünür var. Bir bakış açısına göre gerçeklik; bir algı oyunu. “Perception”ın ‘çatlak profesörü’ Pierce’i diğer insanlardan farklı kılan, algı konusunda oldukça farklı deneyimler yaşaması. Zihni, ona sıklıkla oyunlar oynuyor. Nöropsikiyatri alanında çalışan bilim insanı, zihninin oynadığı oyunları, bilinçaltının uyarıları ve yönlendirmeleri gibi kabul ediyor ve böylece FBI’a karışık suç dosyalarında yardımcı olurken kendi bilinçaltından da yardım alıyor. Kısaca, iki kişilik bir grup gibi yardımcı oluyor kanun adamlarına. Profesörün olaylara müdahalesi kısa ve net oluyor. Olaylara dahil olması öncelikle FBI’da birtakım adamları kızdırıyor ve tam bu defa galiba işler yolunda gitmeyecek ve hocamız kendisini kapıda bulacak derken; kafada bir ampul yanıyor ve Dr. Pierce, algı ve bakış farklılığını kullanarak görünmeyeni görüyor. Çözülmesi kolay olmayan olayları çözüyor. Çünkü o, kimin yalan söyleyip söylemediğini daha iyi görebiliyor. Çarpık bir zihnin bir olayı nasıl kurgulayabileceğini çok iyi biliyor...